31 Ağustos 2007 Cuma

Yer Çekimi Olmayan Karanfile- (Baba Erdoğan )

Ben Baba Erdoğan'ı Bayrampaşa Cezaevinde tutsaklık koşullarında tanıdım…
Yeterli mi değil mi, bu görecelidir…


Dersim'in dağlarından, derin uçurumları olan vadilerinden kopup, İzmit'in Kandıra ilçesinde askeri kışlanın basılıp silahların kamulaştırılması eylemiyle tanıdım!

12 Eylül faşist cuntasının rehavet içinde uyuduğu ve devrimci muhalefeti bitirdik, yok ettik teranelerini hergün ayyuka çıkacak tarzda medya ve basına deklare edilirken, bu eylem onları şoke etti!

Büyük cesaret ve cüret isteyen bir eylem…
Nedenleri, niçinleri ve sonuçlarının aritmetik toplamı zaman aşımına uğradığı için, bunun açıklamasını geçiyorum…

O dağlarının, nehirlerinin, derin uçurumlarının ve yoksul halkının direnen, mücadele eden ruh halini kendinde taşıyordu… Tipik bir Dersim'liydi; baş eymez ve soylu güzelliklerle kuşanmıştı.
Pırıl pırıl bir yüz ifadesi, kendinden emin ve ne yapacağını tereddütsüz anlatabilen, sade, açık bir insandı…

Atilla İLHAN'ın "Kürtler" isimli şiiri vardır bilir misiniz? O şiir Dersim'i anlatıyor…
O şiirdeki erkek betimlemesi tıpkı Baba Erdoğan'ın temize çekilmiş hali!

Baba'da "o fena halde bıyık ve burun, divit kalem tertibi ince" bir güzellige sahipti.

Tepeden tırnağa enerjik, devrim mücadelesini yaşamıyla içselleştirmiş, kendisini inandığı partisi ve mücadelesine adamış bir yapıya sahipti.

Mücadelenin hem Türkiye genelinde yükselmesi devrimci parti ve örgütlerin yenilgiyi atlatıp, atılıma yönelmeleriyle birlikte, tutsaklık koşullarında da peş peşe özgürlük (Firar) eylemleri durup dinlenmeden sabırla, inatla hayata geçiriliyordu…

Bu eylemlerin birinde kendini Bayrampaşada (eylem aynı zamanda devrimcilerin kendi aralarındaki dayanışmaya çok güzel bir motivasyon ve renk kazandıran karekterle boy attı) baş gösterdi.

Burjuvazi devrimci önder ve kadroların cezaevinden firar etmesiyle de ağır bir iradi yenilgi yaşadı.

Binlerce güvenlik önlemine rağmen eylemin gercekleşmesi karşısında onların payına panik ve korku düşerken, biz tutsaklar ise sevince boğulmuş, devrimin firar eylemini kutluyorduk!

Baba Erdoğan artık düşleri kadar özgürdü!…

Partisine, yoldaşlarına, Dersim'e, Munzura ve dağlara kavuşmuştu...
Üzülerek belirtiyorum ki, çok kısa bir süre sonra yeni bir şiarla atılım için Karadeniz'de başlatılan gerilla mücadelesinin eylemlilikleri için de Tokat'ta yapılan bir eylem sonucu Baba'nın şehit olduğu haberi verildi…

Bu kez de onunla paylaştığımız bu mekanda onun ölümü ile ilgili anma yaptık…
Sloganlari atıp, saygı duruşunda bulunurken tepeden tırnağa hüzüne batmıştım…
Öteden beri her erken gelen ölüm haberine bir türlü inanamiyorum ve içime sindiremiyordum...

Yillarca dağlarda mücadele etmiş ve tecrübe birikimi olan bir önder kadronun ölümüne inanamıyorum. Ve kafamda soru işaretleri var…

Örnegin Baba Erdoğan'ın otopsi raporları var mı, varsa kamuoyuna açıklandı mı?
Yoksa yargısız bir infaz sonucu mu öldürüldü bilemiyorum…
Bunun cevabını verecek olan kendi örgütü ve yoldaşlarıdır…

Che'nin dediği gibi "herkes düşlerinin büyüklüğü kadar özgürdür".

Baba Erdoğan'da kendi düşleri için ölümü kucaklayacak kadar büyük ve özgürdü!

Şimdi yer çekimi olmayan bir karanfil Dersim'in dağlarında, halkının arasında, mücadelede, türkülerimizde de yaşıyor…


Onun onurlu mücadelesi ve anısı önünde saygıyla eğiliyorum.

Cezaevi Arkadaşı
Ahmet Saydan

Hiç yorum yok: