19 Ağustos 2007 Pazar

Objektivizm


Objektivizmin kıstası üretimin verimliliği ve üretici bireyin temel haklarıdır. Tek yaratıcı “Akıl-emek ve risk” tir. Bu anlamda kutsal olan bireydir. Bireyi temel almayan hiçbir sistem kalıcı, verimli ve doğru olamaz. Kollektivizm ve toplumculuk bencilliğin maskesidir. Din-devlet-milliyet-sağ-sol, hangi kılıkta olursa olsun, kolektivizm. Bunlar, kendi adlarına bireyden “çıkarlarından fedakarlık” beklerken, “akıl-emek ve riski” inkar ederek, bireyi sömürmekten öte bir amaç taşımazlar.

Bireyi, itaat etmesi gereken bir kul-köle olarak görür. Haydut-bürokrat-partili yamyamlar işte böylesi sistemlerde ön plandadırlar. Bunlar fırsatları değil, “insanları” eşitlemeğe çalışırlar. Amaçları sefaletin kalkması değil, sefaletin felsefesini yaparak, aklımızı felç etmektir.

Hiçliği-kulluğu-itaati-kamusal,dinsel v.s fedakarlıkları-zorbalığı öne çıkararak bireyin aklını felç ederek onun tercih haklarını gaspeden böylesi felsefeciklerin tuzağına düşmekten, ancak objektif bir felsefeye sahip olarak korunabiliriz. Yoksa bu yavuz hırsızlar her zaman ev sahibini bastırırlar.!!!

Mesela “sosyal devlet” edebiyatı ile 30 milyar dolarlık Telekom'u sattırmayı engelleyip, devleti yüzde yüz zarara sokar; bol keseden dağıtıp kamu açıkları oluşturur, yerli-yabancı sermayeyi kaçırtır, böylece devleti borç batağına sokup, yüksek faizle borç alma mecburiyetine sokar, sonrada “rantiyeciler” edebiyatına yatarak, devletin çamura yatmasını yani konsolidasyon yapmasını isterler.

Sebeplerin değil sonuçların peşinde koşarak, milleti kör kendilerini alim sanan bu aklıevvel kişiler, ne yazık ki egemendirler. Hepsi “devleti kurtarma” edebiyatı ile başa gelip onu yeme peşindedirler. Öyle ya “ya devlet başa, ya kuzgun leşe ..!”...

İNSAN BİLGİSİNİN TEK ARACI “MANTIK” dır...

Objektivizm insanın gerçekliği algılamak ve eylemlerine yol göstermek için tek aracın MANTIK olduğunu savunur. Mantık, insanın duyularıyla elde ettiği bilgileri tanımlayan ve düzene sokan işlemdir. Mevcudiyet duygu,his, dilek, umut ve korkularımızdan, bağımsız olarak vardır. MANTIK insanın hayatta kalmak için en temel aracı, AKILCILIK ise en yüksek erdemidir. Aklını kullanarak gerçekliği algılamak ve ona göre eylemlerde bulunmak insanın en ahlâki zorunluluğudur. Bu anlamda kendine yakışır bir şekilde hayatta kalması için gerekli herşey, insan için etik değer standartıdır.

Ne kendisini, ne de başkalarını feda etmeyen insan, eylemlerinin tercihinde sorumluluk sahibi olduğunun da bilincinde olan insandır. İnsanı, tercih hakkı olmayan, “yaradılıştan” suçlu kabul edenlerin kavramsal çelişkisi , insanı suçluluk duygusu içine hapseder. Tercihlerini ahlâka uygun kullanan insan ise hak etmediği bir suçluluk duygusunu kabullenmez.

“Yaratıcı inancı” ile süre giden ahlâksızlık, soygun,jenosit ve savaşların önlenemediği gün gibi aşikârdır. Rasyonel delillere rağmen ve rasyonel yollarla ispatlanmayan, yalnızca “iman” yoluyla kabul edilen inançlar bütünü olan “dogmatizm” , MANTIĞIN bastırılmasını ve bireyi kollektif bir bütünün kurbanı olarak gösterir. Böylesi dogmatik, kollektivist felsefe ve dinlerin bir sefalet imkânsızlık ve umutsuzluk kültüründen başka bir şey yaratamamış olması da gün gibi ortadadır.

İnsanın çaresiz, kaderine mahkum bir mahlûk olduğunu öne sürerek onun aklını ve mantığını inkâr eden böylesi mistiklere verilecek en güzel cevap: “En yüce değerlerimizin: Mantık, Üretici amaç ve Kendine saygı”olduğunu söylemektir...

Akılcı davranmak demek gerçeğe uygun davranmak demektir. Duygular algılamanın aracı değildirler. Hislerimiz gerçeği anlatmaz, onlar gerçekler hakkındaki tahminlerimize dair izlenimlerdir. Duygular değer yargılarımızın sonucudurlar. Gerçeği reddederek eylemlerde bulunmak sadece yıkım getirir.

Duygular sebep değil sonuçturlar. Mantığı ile duyguları arasındaki ilişkiyi doğru kurabilen insan, bu ikisi arasında bir çatışmaya, ya birini ya ötekini seçmek zorunda kalmaz. Yanıldığında çaba harcar, eğer ön kabulleri yanlış ise düzeltir. Mantık-duygu dengesini kuran insanın bilinci mükemmel bir uyum içinde olur. Duygular düşmanı değil hayattan keyif almasını sağlayan araçlardır. Fakat rehberi duyguları değil aklıdır. Tersi davranış her ahlâksızlığın nedenidir ve bu kendine zulüm , başarısızlık ve yenilgiden başka bir sonuç doğurmaz. Kendisini ve başkalarını mahvetmekten başka bir şeyi de başaramaz.

Sağcı-solcu-dinci-milliyetçi tüm bu kollektivist felsefelere karşı OBJEKTİF BİR FELSEFE birey için ekmek-su-oksijen kadar önemlidir. Bunların insanı kullanılacak bir robot -bir hiç- tercih hakkı olmayan bir varlık- alınteri, göznuru ve alınan risklerin sonucu üretilen değerleri ve zaferleri “tanrısal-kamusal veya toplumsal lütuflarmış” gibi göstermek istemeleri, BİREYİN MUZAFFERLİĞİNE duydukları nefreti dile getiren akıl dışı uydurmalardır. Gelişim,değişim ve devrimlerin lokomotifi olan; çalışkan-üretken ve kahraman bireyleri takdir, bunların lügâtinde yoktur, ancak bunları göz boyamak için, bayramdan-bayrama anmaya da mecbur kalırlar.!

Felaketi yaratıp, sonrada bunun “tellallığını” yapmak gibi bir aczin içinde olmak, böylesi felsefeciklerin ortak noktasıdır. Ancak sonuçları ustaca kullanarak, sebeplerin üstünü küllemektede üstlerine yoktur. Başkalarını suçlamak-tesadüflere sığınmak-sol gösterip sağ vurmak- ve daha binbir suratla, işin içinden-ama özünde milletin bilinçsizliğinden- sıyrılmasını becerdiklerini sanırlar. Ama sonuçta uydurdukları masallar ayaklarına dolanır kalır. Ne hitler ne stalin ne de osmanlı var kalmayı beceremedi. İşte gerçek de bu, mızrak çuvala sığmaz!

Bitki olduğu yerde SABİT beslenerek, hayvan AVLANARAK, insansa AKLI ile var kalabilir. Akıl dışı yamyamlıklar ile elde edilen ganimetler ise asla kalıcı olamaz ..

OBJEKTİVİZM bireyin mutlu, sağlıklı, huzurlu ve üretken olmasını sağlarken; yamyamların provakasyonlarına kapılmamızı da önler .. Suni , yapay bölünmeleri kaldırarak “böl-yönet” tuzağını da bozar .. Objektivizm, insanın kendi içinde tutarlı, dürüst ve rasyonel bir yaşam tarzına sahip olmasını sağlar.

Hiç yorum yok: