19 Ağustos 2007 Pazar

mavi altın Su

Dünyada 6 milyar insandan 1,7 milyarı içme suyundan mahrum bırakılıyor. Günde yaklaşık 30 bin insan, kirli suyun beraberinde getirdiği hastalıklardan ölüyor.
Bir yılda yaşamını yitirenlerin sayısı, savaşlarda ölenlerin on katını oluşturuyor.

Çıkarları uğruna dünya dengesini alt üst eden insan, doğanın dengesini bozmakla birlikte, tüm canlıların ve dünyanın geleceğini de büyük felaketlere sürüklüyor. Dünyamızın en önemli kaynağı olan su, günümüzde artık ‘mavi altın’ olarak isimlendiriliyor. Kimi düşünür ve aydın, savaşların ileride artık toprak için değil, su için yürütüleceğini belirtirken, ünlü çevre aktivisti ve düşünür Hindistanlı yazar Vandana Shiva gibi pek çok insan, su sorununun korkunç çapına dikkat çekmeye çalışıyor. Ve yakın tarihte henüz hiçbir savaş doğrudan su için yürütülmüş olmasa da, kirletilmiş su nedeniyle yılda yaşamını yitirenlerin sayısı, savaşlarda ölenlerin on katını oluşturuyor.





Su nedir?
Su, kimyasal formülü ile H20, oksijen ve hidrojen elemanlarından ortaya çıkan kimyasal bir bağlantı. H2O’ya üç durumda rastlanıyor: Sıvı haline su, donmuş haline buz, gaz şeklinde olanı ise buhar olarak isimlendiriliyor. Yeryüzünün yüzde 71’i suyla kaplı. Dünya çapında yaklaşık 1,386 milyar kilometre küp su var. Ancak bunun yüzde 96,5’i tuzlu su iken, sadece yüzde 3,5’i tatlı su olarak insan kullanımına müsait. Bunun da yarısı buz, dolayısıyla dünya çapındaki suyun sadece yüzde 1,77’si kullanıma açık. Bunun da sadece yüzde 0,3’ü içme suyu olup, kaygısızca içilebilir. İnsanlar, kullandığı suyu ağırlıklı olarak yağmurdan, ırmaklardan, göllerden, kaynaklardan ve yeraltı sularından sağlıyor. Yetişkin bir insan vücudunun yüzde 63’ü sudan oluşuyor. Suyun, yaşamın ilk oluşum yeri olduğu sanılıyor. Metabolizmanın tüm hareketlerinde belirleyici bir rol oynuyor.

Su kullanımı

Almanya’da yılda 47 milyar metreküp su kullanılıyor. Bunun yüzde 70’i endüstri tarafından kullanılırken, yaklaşık 1,5 milyarı tarım için kullanılıyor. 6,5 milyarı da insanların ihtiyaçlarına ayrılıyor. Almanya’da yaşayan bir insanın günde ortalama 128 litre içme suyu tükettiği tahmin ediliyor. İnsanlar bir gün içinde yıkanmak ve tuvalet için 91 litre su tüketirken, çamaşır yıkamak için de kişi başına 17 litre su tüketiliyor. İnsanlar günde ortalama 3 litre suyu yemek yapmak için, 3 litreyi arabayı yıkamak için, 6 litreyi bahçeyi sulamak için ve 8 litreyi değişik işler için kullanıyor. Her insan günde 128 litre su tüketirken, bunun sadece 2 litresini içiyor.

Temel bir haktan özel mala

Birleşmiş Milletler, ekonomik, sosyal ve kültürel haklarla ilgili uluslararası sözleşmesinin 11. maddesinde temiz suya ulaşımı temel bir insan hakkı olarak niteleyerek, teminat altına aldı. Ancak buna rağmen 6 milyar insandan 1,7 milyarı içme suyundan mahrum bırakılıyor. Günde yaklaşık 30 bin insan, kirli suyun beraberinde getirdiği hastalıklardan ölüyor. Hindistan’da yılda 5 yaşın altında olan 1,5 milyon çocuk bu türden hastalıklardan yaşamını yitiriyor. İçme suyu, kaynak olarak kıt bir mal ve özel yatırımcılar açısından 21. yüzyılın altını haline geldi. Yaşamsal bir ortak mülk olan su, gittikçe ticari bir mal haline getiriliyor. 2015 yılına kadar 1,16 milyar insanın özel su şirketlerinin müşterisi olacağı tahmin ediliyor. Bu sorunu en trajik bir şekilde yaşayan ülkelerin başında Hindistan geliyor.

Hindistan ve Coca Cola

Hindistan’daki Coca Cola vakası, suyun özelleştirilmesi, insanlar ve çevre üzerinde yarattığı vahim sonuçlar açısından önemli bir örnek niteliğinde. Amerikan Coca Cola şirketi Hindistan’da 50’yi aşkın fabrika işletiyor. Bunlardan bir tanesi, 1998 yılında ülkenin Kerala Eyaleti’ne bağlı Plachimada köyünde açıldı. Günlük olarak 85 tırlık içecek üretilen fabrika, üretimi için gereken su ihtiyacını karşılayabilmek için kiraladığı arazide 60’tan fazla kuyu kazıp, günde yaklaşık 1,5 milyon litre su çekti.

Kuyulardan bu denli çok suyun alınması sonucu bir yanda su seviyesi 40 metre derinlikten 150 metreye yükselirken, çevrede yaşayan köylerin kuyuları kurudu. Tarlalarını sulamak için su pompalarını yeterince kullanamayan çiftçiler bereketsiz mahsul problemi ile karşı karşıya kaldı. Aynı zamanda tuz oranının büyümesi sonucu taban suyu büyük derecede kirlendi, yüksek kalsiyum ve magnezyum içerikli su, insanların ihtiyacının karşılanması ve tarlaların sulanması açısından kullanılamaz hale geldi. Ancak Coca Cola şirketi bununla da yetinmeyip, üretim atıklarını çiftçilere gübre diye satınca, topraklar da kirlendi ve halk ciddi hastalıklar geçirmeye başladı. Toprakları ve suları resmen zehirlendi.

Suyun gömeceği tarih Hasankeyf

Su aynı zamanda barajlarla enerji üretiminde kullanılıyor. Şu an en çok gündemde olan baraj projelerin başında Ilısu geliyor. Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP) çerçevesinde yapılması planlanan baraj ile Dicle nehri bir göle dönüşecek. 138 metre yüksekliği olan baraj, 1820 metre genişliği ile Türkiye’nin en geniş barajı olacak. Barajın inşa edilmesi durumunda, 9 bin yıllık Hasankeyf antik kentinin yanısıra, aralarında köy ve mezraların da bulunduğu 199 yerleşim yeri sular altında bırakılacak. 55 bin kadar insan evini ve topraklarını kaybedecek. Ayrıca oldukça zengin ve kompleks bir ekosistemi de su altında kalacak. Fakat Ilısu barajı aynı zamanda siyasi riskleri de içeriyor. Zira Türkiye, musluğu kısıp, siyasi çıkarları dahilinde Güney Kürdistan ve Irak hükümetlerine baskı uygulama imkanına sahip olmayı umuyo

Hiç yorum yok: